Kabataş'ta erkek IB var mı ?

Ela

New member
Kabataş'ta Erkek IB Var Mı? Bir Hikaye Üzerinden Düşünceler

Geçen gün bir arkadaşım, Kabataş’taki erkek IB’leri merak ettiğini söyledi. Birden, bu soru zihnimde dönmeye başladı: “Kabataş’ta erkek IB var mı?” O kadar basit bir soru gibi görünse de, toplumsal yapıyı ve alışkanlıkları göz önünde bulundurunca aslında çok daha derin bir anlam taşıyor. Hadi gelin, birlikte bir hikaye üzerinden bu soruyu sorgulayalım ve toplumsal normlar, cinsiyet rolleri ve eğitim sisteminin nasıl şekil verdiğini inceleyelim.

---

Kabataş'ta Bir Gün: Genç Erkeklerin Hayatları

Kabataş Lisesi, İstanbul’un en köklü ve prestijli okullarından biridir. Bu okulda yetişenlerin genellikle büyük başarılar elde ettiği ve elit bir eğitim aldığı bilinir. Bir sabah, okulun önünde toplanan bir grup öğrenci, bekledikleri servis araçlarını görmek için adeta birbirine kenetlenmişti. Bu gençlerden biri, Emre, merakla Kabataş’ta erkek IB’ler olup olmadığını sorguluyordu.

Emre, okulda okuyan bir öğrenciydi, ancak üniversiteye hazırlık sürecinin getirdiği baskı ve mücadele onu derinden etkiliyordu. Gelecek kaygısı, “doğru seçimler yapıp yapmadığı” konusunda hissettiği belirsizlikler, sürekli zihninde dönüp duruyordu. Kabataş’ın sunduğu fırsatların yanı sıra, sınıf arkadaşlarının yaşadığı farklı zorluklar, ona bu konuda derin bir bakış açısı kazandırmıştı.

Bir sabah, okulun bahçesinde karşılaştığı Melek, okulun nasıl işlediğini ve eğitim sistemini tartışmak istiyordu. “Bence erkek IB’ler bu kadar zorlayıcı olmamalı. Daha çok sosyal beceriler, daha fazla toplumsal sorumlulukla ilgili şeyler öğrenmeliler,” dedi Melek. Emre, başını sallayarak, “Evet, fakat toplumsal olarak bize hep başarılı olmamız gerektiği öğretiliyor. Bu da bizim daha fazla bireysel başarıya odaklanmamıza sebep oluyor,” diye cevap verdi.

Melek, Emre’nin söylediklerini anlamıştı. Ancak ona göre, başarı sadece bireysel değil, toplumsal bir olguydu. Kadınlar genellikle daha çok ilişki kurarak, toplumla bağ kurarak başarılarını inşa ederlerdi. Emre ise tam tersi bir bakış açısına sahipti: O, çözüm odaklıydı ve kişisel başarıya giden yolu her zaman mantıklı ve stratejik adımlarla buluyordu. Erkeklerin çoğu gibi, o da eğitimini en yüksek düzeyde almak istiyordu, ancak bunun bazen insanları birbirinden uzaklaştıran bir odak noktası haline geldiğini de fark ediyordu.

---

Erkeklerin Stratejik ve Çözüm Odaklı Yaklaşımları

Emre’nin düşünceleri, birçok erkek öğrencinin eğitim sistemine yaklaşımını yansıtıyordu. Bu yaklaşım, genellikle daha stratejik ve çözüm odaklı olur. Erkekler, genellikle kendi başarılarına odaklanır, hedeflerine ulaşmak için pratik yollar ve mantıklı planlar oluştururlar. Bu, çoğu zaman duygusal bağlardan, toplumsal etkileşimlerden önce gelir.

Emre’nin okuldaki arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler de genellikle bu mantık çerçevesindeydi. Her şeyin bir çözümü vardı; her başarısızlık, bir stratejiyle aşılabilirdi. Ancak bazen, bu stratejik düşünme tarzı duygusal ihtiyaçları göz ardı edebiliyordu. Emre, ileride bir üniversiteye gitmek için planlar yaparken, sadece okul notlarına ve test sonuçlarına odaklanıyordu. Oysa Melek gibi bazı arkadaşları, duygusal zekanın ve toplumsal bağların da bir o kadar önemli olduğunu savunuyordu.

---

Kadınların Empatik ve İlişkisel Bakış Açısı

Melek’in bakış açısı ise daha çok toplumsal etkileşimler ve bireysel ilişkiler üzerineydi. Kadınların, genellikle başkalarının duygusal ihtiyaçlarına daha duyarlı olduğu, ilişkileri ve toplumsal bağları daha çok önemsedikleri bir gerçekti. Bu bakış açısı, eğitim sisteminde de kendini gösteriyordu. Melek, IB programının yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda sosyal sorumlulukları ve toplumla etkileşimi de geliştirmesi gerektiğini savunuyordu.

Kadınların toplumsal becerilere ve empatiye dayalı bakış açıları, toplumsal bağları güçlendiren ve insanların birbirine yakınlaşmasını sağlayan bir etkiye sahipti. Melek, Kabataş’ta eğitim alırken bu bağlamda daha fazla insan odaklı bir sistemin mümkün olabileceğini düşünüyordu. O, bireysel başarının ve yüksek akademik hedeflerin yanında, öğrencilerin duygusal zekalarını geliştirmelerinin, toplumsal sorumluluk bilincine sahip olmalarının da önemli olduğunu savunuyordu.

Melek'in önerisi, sadece erkek IB’lerin akademik başarısını artırmakla kalmaz, aynı zamanda onların insan ilişkilerine daha fazla önem vermelerini sağlayarak toplumsal etkilerini artırırdı. Bu, sadece erkekler için değil, tüm öğrenciler için daha sağlıklı ve dengeli bir eğitim ortamı yaratabilirdi.

---

Eğitim Sistemi ve Toplumsal Normlar: Ne Değişmeli?

Kabataş’taki eğitim sistemi, tıpkı diğer pek çok prestijli okulda olduğu gibi, geleneksel başarıyı ve bireysel hedeflere ulaşmayı ön plana çıkarıyor. Ancak günümüzde eğitim, sadece notlardan ibaret olmamalıdır. Öğrencilerin duygusal zekalarını ve toplumsal sorumluluklarını geliştirebilecekleri bir sistem, daha dengeli ve sağlıklı bireylerin yetişmesine yardımcı olur.

Emre ve Melek’in arasındaki farklı bakış açıları, aslında sadece cinsiyetle değil, eğitim sisteminin bize yüklediği rollerle de ilgiliydi. Toplum, erkeklere daha çok liderlik ve stratejik düşünme becerilerini öğretirken, kadınlara empati ve toplumsal bağlarla ilgili becerileri öğretmeye eğilimlidir. Ancak, bu bakış açıları birleştirildiğinde daha verimli ve dengeyi koruyan bir eğitim modeli ortaya çıkabilir.

Peki, Kabataş’ta erkek IB’ler olabilir mi? Elbette, ancak eğitim sisteminin geleceği, bu tür geleneksel yaklaşımların ötesine geçip, hem duygusal zekayı hem de stratejik düşünmeyi içeren bir dengeyi sağlamalıdır.

---

Sizin Düşünceleriniz: Eğitim Sistemi ve Cinsiyet Rolleri

Sizce eğitim sistemi, cinsiyet odaklı olarak mı şekillenmeli yoksa herkesin aynı sosyal ve akademik fırsatlara sahip olduğu bir ortam mı yaratılmalı? Erkek IB’lerin varlığı, toplumsal cinsiyetin nasıl şekillendiği konusunda bir fark yaratır mı? Gelişen eğitim anlayışları ve toplumsal normlarla ilgili düşüncelerinizi paylaşın, bu konu üzerinde daha fazla tartışmak isterim!
 
Üst