Nusret Gökçe'nin arkasında kim var ?

Zeynep

New member
Nusret Gökçe’nin Arkasında Kim Var? Tuz Serpmenin Ötesindeki Güç Oyunu

Forum dostlar, “Salt Bae” fenomeninin arkasında kim var diye hiç düşündünüz mü? Sadece tuz serpme hareketiyle dünyanın dört bir yanında tanınan bir kasap nasıl oluyor da dünya jet sosyetesinin sofralarına konuk olabiliyor? Üstelik bu, tesadüflerle açıklanamayacak kadar sistemli ve stratejik bir yükseliş hikâyesi. Gelin, birlikte perde arkasına bakalım.

1. Mütevazı Bir Başlangıç: Kasap Çırağından Küresel Fenomene

Nusret Gökçe’nin hikâyesi aslında Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal dinamikleriyle yakından ilişkili. Erzurum kökenli bir ailenin çocuğu olarak Darıca’da büyüyen Nusret, eğitim hayatını yarıda bırakıp kasap çırağı olarak çalışmaya başladı. Bu noktada hikâyenin "emekle yükselme" kısmı sahici — ama oradan sonra işlerin nasıl küresel bir markaya dönüştüğü dikkat çekici.

2010’ların başında sosyal medyanın hızla büyümesiyle birlikte, görsel gücünü iyi kullanan Nusret, 2017’de paylaştığı o ünlü “saltbae” videosuyla patladı. Ancak bu patlamayı yönetmek, basit bir Instagram başarısının çok ötesinde profesyonel bir PR gücünü gerektiriyordu.

2. Arkadaki Güç: Yatırımcılar, PR Ajansları ve Küresel Ağlar

Nusret’in arkasında yalnızca “şans” yok. Onu küresel bir markaya dönüştüren en önemli isimlerden biri, Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından Ferit Şahenk’tir. Doğuş Grubu, Nusr-Et markasının büyümesinde kritik bir rol oynadı. Şahenk’in medya, turizm ve finans alanındaki geniş ağı, Nusret’in restoranlarını uluslararası arenaya taşıdı. Dubai, Miami, New York gibi lokasyonlarda açılan şubeler, sadece et lezzetiyle değil, “lüks deneyim” pazarlamasıyla öne çıktı.

Ayrıca, uluslararası PR ajanslarının da etkisi büyük. 2017’den sonra Nusret’in medyada görünürlüğü, sıradan bir restoran sahibinin erişemeyeceği kadar yoğundu. The Guardian, GQ, New York Times gibi yayınlar, onu “modern zamanın et şovu yapan şefi” olarak lanse etti. Bu da markalaşma sürecinin bilinçli yönetildiğini gösteriyor.

3. Erkekler ve Kadınlar: Nusret Fenomenine Farklı Yaklaşımlar

İlginçtir, Nusret fenomenine erkekler ve kadınlar farklı pencerelerden bakıyor. Erkekler genelde onun başarısını “pratik ve sonuç odaklı” bir hikâye olarak yorumluyor. “Köyden çıktı, dünya markası oldu” söylemi, erkekler için motive edici bir iş disiplini sembolüne dönüşmüş durumda. Onun et kesme tekniği, sunum tarzı ve disiplinli çalışma biçimi erkek kitleler için bir tür “başarı manifestosu”.

Kadınlar ise daha çok sosyal ve duygusal boyutlara odaklanıyor. Nusret’in sahnedeki jestleri, flörtöz tarzı, gülümsemesi ve özgüveni; kadınlar arasında sosyal medyada sıkça tartışılıyor. Kimileri onu “fazla teatral” bulurken, kimileri “karizmatik” bir figür olarak değerlendiriyor. Özellikle sosyal medyada kadın kullanıcıların yorumlarında, “gösteriş” ve “otantiklik” arasındaki sınır sık sık gündeme geliyor.

4. Kültürel Pazarlama: Osmanlı’dan Hollywood’a Uzanan İmaj

Nusret’in imaj yönetimi tamamen kültürel kodlara dayanıyor. Giydiği gömlekten taktığı gözlüğe, kullandığı tuz hareketine kadar her şey simgesel.

“Osmanlı asaleti” ile “modern maskülenlik” karışımı bir tarz sergiliyor. Bu sayede hem Arap dünyasında hem de Batı’da farklı anlamlara hitap ediyor. Dubai’de bir “lüks sembolü”, Amerika’da ise “egzotik showman” olarak görülüyor.

İşte bu çoklu algı, onun küresel bir marka olmasını sağladı. Hedef kitleye göre farklı versiyonlar sunuyor: bir ülkede “gurme”, diğerinde “influencer”.

5. Finansal Boyut: Restoran Zinciri mi, Marka İmparatorluğu mu?

Nusr-Et markası bugün sadece et satmıyor; bir yaşam tarzı pazarlıyor. 2024 itibariyle markanın tahmini yıllık cirosu 150 milyon dolar civarında.

Ancak gelirlerin önemli kısmı yemeklerden değil, marka değerinden ve yatırımlardan geliyor. Restoranların bulunduğu bölgelerdeki gayrimenkul anlaşmaları, lüks markalarla yapılan iş birlikleri ve sosyal medya sponsorlu içerikleri; Nusret’in gelirinin görünmeyen tarafını oluşturuyor.

Bununla birlikte, çalışan hakları, yemek fiyatları ve lüksün aşırı vurgulanması konularında ciddi eleştiriler de var. Bu eleştiriler, “lüks gösterisi mi, başarı öyküsü mü?” tartışmasını körüklüyor.

6. Gerçek Güç: Görünmeyen Yönetim Ağı

Nusret’in arkasında, küresel turizm ve medya bağlantılarına sahip bir ekip olduğu biliniyor. Finansal danışmanlar, PR uzmanları, sosyal medya yöneticileri, hatta imaj danışmanları…

Her paylaşım, her reklam, hatta her “tuz serpme” videosu bile planlı.

Bu nedenle bazı yorumcular, Nusret’i “kişisel marka” değil, “kültürel ürün” olarak tanımlıyor. Yani o artık birey değil, bir sistemin yüzü.

7. Forum Soruları: Sizce Gerçek Başarı mı, Stratejik Kurgu mu?

– Sizce Nusret’in yükselişi tamamen kendi azmiyle mi gerçekleşti, yoksa iyi planlanmış bir marka mühendisliği mi söz konusu?

– Bu kadar büyük bir medya ve yatırım desteği olmadan, bir kasap global bir simgeye dönüşebilir miydi?

– Kadınların Nusret’e yönelik “karizma mı, yapaylık mı?” algısı sizce neye dayanıyor?

– Erkeklerin “adam başarmış” yaklaşımı, toplumda başarıyı ölçme biçimimizi mi gösteriyor?

8. Sonuç: Tuzun Ötesindeki Hikâye

Nusret Gökçe’nin hikâyesi, aslında modern dünyanın marka yaratma gücünün bir özeti. Evet, o yetenekli bir kasap. Evet, çalışkan. Ama onu “ikon” haline getiren şey bireysel başarıdan çok, arkasındaki sermaye, medya stratejisi ve kültürel pazarlama zekâsı.

Bir yandan halkın içinden çıkan bir kahraman, öte yandan küresel kapitalizmin parlatılmış yüzü.

Tuz serpiyor ama asıl yaptığı şey, kitlelerin ilgisini “gösteriyle” tuzlamak.

Peki sizce?

Bir insanın parıltısı mı başarıyı yaratır, yoksa arkasındaki sistem mi o parıltıyı üretir?
 
Üst